Genç Fenerbahçeliler.. Dolmabahçe günlerinden günümüze kadar gelen süreç içerisinde gelinen son nokta. Bu süreç içerisinde nelerle karşı karşıya gelmedik ki.. Yaşanan çeşitli olaylar hafızalara öylesine yer edinmişti ki üzerimize yapıştırılan holigan etiketini bir şekilde söküp atmamız lazımdı. İşte bir gün bu eski anılar tazelenirken nasıl olurda bu maziyi daha güzel yerlere taşıyabiliriz diye dost meclisinde tartışmaya başladık. O sıralarda Avrupa tribünlerinde yapılan şovlar, kareografiler ve bunların nasıl yapıldığı konuşulurken dernekleşme ve resmi bir yapılanma içerisine girme fikri vuku buldu.

Geçmişte bizlere yakıştırılan holigan sıfatı kara propagandayla üzerimize bir hırka gibi geçirilse bile biz böyle olmadığımızı cümle aleme göstermek adına dernekleşme için karar aldık. Biliyorduk bu geçiş sancılı ve zor olacaktı ama zaman er ya da geç saptırılsa bile gerçeğin hükmünü Allah’ın izniyle elbet verecekti.

Dernekleşme için önce bir isim gerekliydi. Herkes ortaya bir isim fikri attı ve nihayetinde Genç Fenerbahçeliler adı altında yeniden yapılanma süreci başladı.

Yenilenen stadyumda bizlere gösterilen yer yıkılan Efsane Maraton’un alternatifi olarak yol tarafında yer alan kale arkası yani Migros tribünüydü. Maraton’dan kopmak ve oranın muhteşem ambiasından ayrılmak içimizi burksada başka bir alternatif maalesef yoktu. Üstü açık bir tribünde takıma destek olmak akustik açıdan dahada zor olacaktı ama bizler bu imkansızlığa rağmen GFB adı altında ilk sezonumuzda güzel işlere imza attık.

Sopalı pankartlar, konfeti şovlar ve bayraklarla tribünlerimizde görsellik ambiansınıda kazandırmaya çalıştık. Bunun dışında deplasmanlara ve amatör branşlara daha fazla ilgi gösterdik.

Aramıza katılan üniversiteli, liseli kardeşlerimizin yanı sıra bayan kardeşlerimizinde tribünlerde bizlerle birlikte omuz omuza takımına rahatlıkla destek verebilmesini sağladık.

Sadece İstanbul’la sınırlı kalmadık. FENERBAHÇE sevgisini gittiğimiz her yere yaydık ve bizi orada tanıyan, bizlerle omuz omuza takımına tribünde destek olan FENERBAHÇELİ kardeşlerimizi ve arkadaşlarımızıda istekleri doğrultusunda GFB çatısı altında topladık. İşte bu hareket bugün Türkiye’nin her yerinde temsilciliği olan bir grup oluşturduk.

Avrupa’da ki deplasman maçlarına yaptığımız organizasyonlarla orada tanıştığımız FENERBAHÇELİ arkadaş ve kardeşlerimizle kurduğumuz iyi diyaloglar oralarda da GFB çatısı altında organizasyonlar yapılmasına ve temsilcilikler kurulmasına vesile oldu. Bugün Avrupa’nın ve Dünya’nın bir çok yerinde yer alan temsilciliklerimiz var.

GFB bir taraftar grubu olmanın yanı sıra aynı zamanda bir sivil toplum örgütünden de farksız bir hal almaya başlamıştı. Toplum içerisinde yer alan zengin-fakir ayrımı tabusu GFB çatısı altında yerini sıcak dostluklara bırakmaya başlamıştı.

Dernekleşmenin bazı zorluklarıda olmuştu tabii ki. Yerimiz, yurdumuz belli olduğu için hiç suçumuz olmadığı olaylarda bile suçlu yaftası üzerimize yapıştırıldı. Örnek vermek gerekirse 6 Kasım 2002’de FENERBAHÇE-Galatasaray derbisinde yaşanan olaylar bizlere mal edilmişti ve derneğimize emniyet birimlerince yapılan baskın sonucunda gözaltına alınmıştık. Oysa ki 6 Kasım 2002’de herhangi bir olay çıkmaması için karşılaşmaya 4 saat önceden girmiştik ve sadece takıma destek için odaklanmıştık. Zaten arşivlerde o maçta takıma verilen destek ve yapılan tribün şovlar bile bugün halen daha bir çok internet sitesinde yer almaktadır ve örnek olarak gösterilmektedir. Bu gözaltından sonra arkadaşlarıma haksızlığa maruz kaldığımızı ve Allah’ın izniyle çok güzel günler göreceğimizi belirtmiştim. Nitekim yanılmadım ve o günden sonra çok daha büyük ve güçlü bir grup haline geldik.

Bu zaman zarfı içerisinde aramızdan ayrılan kardeşlerimizde oldu. Elazığ’a giderken yolda geçirilen bir trafik kazası sonucu Özcan Tekir kardeşimiz rahmetli oldu. Bu psikolojiyle 3 gün sonra Rize’de oynanan bir maça daha kalabalık gittik. Sadece Özcan değildi aramızdan ayrılan. Sırasıyla şampiyonluk kutlamaları sırasında kahpece öldürülen Mahmut MERCAN kardeşimiz, Manisa’da haksız jop darbelerine maruz kalan Necatimiz ve Sezgin kardeşimiz.. Bu vesileyle onlarıda rahmetle anıyoruz.

Bizler her ne kadar holigan imajımızı yıkmak için çaba sart etsekte rakip tribünlerde yaşanan olaylar bile bizlere mal edilmeye çalışıyordu. İnönü Stadyumu’nda yaşanan cinayet olayı sonrası birden bire hiç suçumuz yokken hedef olarak gösterilmeye çalışıldık ve ücretimizle aldığımız kombine kartlarımız hiç bir açıklama yapılmadan iptal edildi. Üzerine yapılan kara propagandalarla yıpratılmaya çalışıldık. Her şeye rağmen yılmadık ve direndik. Bir çok engellemelere rağmen tribünde var olup takımımızı desteklemek bizler için paha biçilmezdi.

Deplasman yapmak her taraftarın ve taraftar grubunun en önemli misyonlarından biridir. Biz bu görevimizi layığıyla yerine getirirken haksız yasaklarla durdurulmak istendik. Bir deplasman yasağını delerek Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in bir sözünü hiç unutmam. Der ki üstad ; “Tomurcuk olmayı göze alamayan ağaç ancak odun olur” Biz odun olmayacaktık. Odunu yakan ateş olacaktık. Fenerbahçe tribünlerinin ateşinin sönmediğini kamuoyuna truva operasyonu olarak adlandırılan takımımıza destek amaçlı bir organizasyonla göstermiş olduk. Her şeyi göze almıştık ama “biz onları tanımıyoruz” sözleri bir iç burukluğuna sebep olsada Fenerbahçe taraftarının takımını hiç bir zaman hiç bir yerde yalnız bırakmayacağını göstermekti amacımız. 2002’de alınan deplasman yasağı kararı sonrasında açılan bir pankart vardı tribünlerimizde. “FENERBAHÇE’yi izlememize İngiliz işgal komutanları bile engel olamadı” diye. Maç sonunda bir çok arkadaşımız gözaltına alınmıştı ve televizyonlarda “holiganlar iş başında” diye lanse edilmeye başlanmıştık. Gözaltına alınan yaşı genç kardeşlerimize erzak götürmek için karakola gittiğimde o sırada karakol bahçesinde bekleyen aileleri gördüğümde bir tepki alacağımı sanmıştım fakat beni gördüklerinde “helal olsun” size demeleri ve boynuma sarılmaları, Fenerbahçe için bu yapmış olduğumuzun gurur duyulacak cinsten olduğunu söylemeleri duygulu anlar yaşamama sebep olmuştu. Bu vesileyle Fenerbahçe’nin halkın takımı olduğunu bir kez daha anlamış oldum.

Fenerbahçe için çok badireler atlattık, sevindiğimiz kadar üzüldüğümüzde oldu. Manisa’da yaşadıklarımız var birde.Kafamıza, sırtımıza vurulan joplar FENERBAHÇE’ye stat hoparlöründen yükselen hakaretlerin önüne geçmek içindi. O günde yalnız kalmıştık ama haklı olduğumuzu Allah biliyordu.

Bu süreç içerisinde en unutamadığımız anlardan biride Denizli’de kaybedilen şampiyonluktu. Güzel başlayan ama hazin sonlanan bir sezondu bizim için. 3 sene üst üste şampiyonluğa bir adım kala giden şampiyonluk unutulmazlar arasındadır.

100. yılımızda tribünlerimizde tasvip etmediğimiz hadiselerin yaşanmasına sebep oldu fakat nihayetinde bunlarıda atlattık. Bizim için önemli olan takımımızın 100. yılında şampiyon olmasıydı.

Kale arkası’na çok istememize rağmen kombine çıkmamış ve pahalı bilet fiyatlarıyla ekonomimiz sarsılmaya başlamıştı. Her maç aldığımız biletlerin toplamı sezonluk maraton tribünü kombinesine denk geliyordu. Gelen istekler doğrultusunda Maraton tribününe geçeceğimizi sitemiz aracılığıyla tüm üyelerimize ve kamuoyuna duyurduk. Bu haber GFB içerisinde sevinçle karşılanmıştı ve Maraton tribününe kombine almak için bir çok üyemiz harekete geçmişti fakat buradan takımımıza destek vermemiz anlam veremediğimiz bir nedenle istenmiyordu. Kombine satışları durduruldu ve girmek istediğimiz tribün özel tribün haline getirildi. Bileklikler, özel güvenlikler ve aleyhimize verilen haksız cezalara karşı boyun eğmeyen bir tavırla Fenerbahçemize destek olmak için her türlü cefaya hazırlıklıydık. Bazı kardeşlerimiz stadyumdan çok karakola gittiler. Suçları 1.500 TL’ye kombine almak ve takımına destek olmaktı. Hz. Ali (r.a) demiş ki ;“Haksızlığa boyun eğen hakkıyla birlikte şerefini de kaybeder”Çok şükür boyun eğmedik ve gelinen süreçte sesimize kulak verildi ve Taraftar tribünü adı altında bu sezon itibariyle takımımıza destek olmaya başladık. Gerçeği göremeyenden daha kör kişi olur mu?

Asimilasyona uğrayan tribünlerimiz taraftar tribünün etkisiyle geçmiş yıllara nazaran daha iyi seviyelere geldi. Bundan daha iyisi olur mu? Evet olur ama bunu yapmak Allah’ın izniyle bizim elimizde.

Gelecek yıl grubumuzun 10. yıl dönümü olacak inşaAllah. Bu sezon münferit üyelerimiz, alt gruplarımız, temsilciliklerimiz, diğer tribün gruplarımız ve tüm Fenerbahçe taraftarlarıyla birlik ve beraberlik içerisinde olarak, amatör branşlarda dahil olmak üzere tüm takımlarımızı İstanbul ve deplasmanda desteklemek taraftar olarak yegane görevimizdir.

Geçen sezon takımımızın kötü gittiği zamanlarda takımımızı değil tribünlere uygulanan haksız ve anlamsız yaptırımları protesto etmiştik. Bu sezon iyi başladık fakat son haftalarda istenmeyen sonuçlar olsada sezonun ilk yarısını lider kapamasını bildik. Takıma destek misyonuna sahip bir grubun takımı alınan kötü sonuçlar sonrasında protesto etmesini kimse beklemesin. Konulan hedefe ulaşacağımızı ve bu sezon şampiyon olacağımızı fikstür avantajınıda göz önüne alarak tüm gönül rahatlığıyla ifade edebiliyorum. Geçen yıllardaki üzüntülerin yerine sezon sonunda inşaallah gülen yüzler olacağına inanıyorum.

GFB münferitleriyle, alt gruplarıyla, ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine tüm temsilcilikleriyle, Avrupa’da ve Dünya’da olan her oluşumuyla birlikte ayrılmaz bir bütündür. Bu birliktelik inşallah gün ve gün dahada sağlamlaşacak ve ilk kurulduğumuz yıllardaki gibi stadımızın tüm bölümlerinde yer alacaktır. Maraton ve Migros olmak üzere bundan sonra Türk Telekom tribününde de yerimizi alacağız. Yine bu zamana kadar zor günlerimizde bizlerle beraber olan ve bizimle beraber İstanbul’da ve deplasmanda takımına destek olan tüm tribün gruplarımızda bizler için önemli ve vazgeçilmezdir. Onlarada bu vesileyle selamlarımı ve saygılarımı iletirim.

GFB’yi GFB yapan tüm oluşumlarımıza teşekkür eder, birlik ve beraberlik içerisinde hepberaber Fenerbahçemize destek olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim.

Bizim takımımızı desteklemekten başka bir amacımız ve davamız yoktur. “FENERBAHÇE bayrağının gölgesi bize yeter”diyerek hepinizi selamlıyorum.

Saygı ve sevgilerimle,

Sefa KALYA